Title: Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yüz Yılına Güvenlik Kavramı Penceresinden Bakmak (TÜBİTAK 1001 Proje Tanıtımı ve İlk Bulgular) (Partly in English)

Date and Time: September 18, Thursday,  15:30-17:00

Venue: A130 Seminar Room, FEASS

Cumhuriyet’in ilk yüz yılını geride bırakmamız nedeniyle kendi alanlarımızın muhasebesini yaptığımız bugünlerde güvenlik kavramının Türkiye’de yüz yıldır merkezi rol oynadığına dair saptamalar yapılıyor. Hatta bir kısım literatür bunu daha da geriye, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine götürüyor. Ancak bu tür saptamalar bir paradoks içeriyor. Çünkü güvenlik kavramının tarihi yüz yıl geriye gitmiyor Türkiye’de. 1920’li yıllarda olguları anlamlandırırken kullanılan başka kavramlar var: asayiş, emniyet, koruma gibi. 1930’lu yıllarda kelime olarak güvenlik kullanıma girdikten sonra bile ne zaman kavramlaştığını bilmiyoruz. Türkiye üzerine olan literatürün asıl ilgilendiği kavram olan ‘milli güvenlik’ ise, 1940’lı yıllarda ABD’deki yapılanmanın  öğrenilmesi sırasında kullanıma girmiş, kurumsallaşması 1960’ları, yaygınlaşması ise 1970’li yılları bulmuş. Bu durumda, ‘güvenlik’ kavramı Türkiye’nin siyasi tarihinde yüz yıldır merkezi rol oynamıştır demek mümkün değil. Bir kısım literatür, güvenlik kavramı ile erken dönemlerin kavramları arasındaki ilişkinin, kelimenin değişmesi (yani eski sözcük/yeni sözcük ilişkisi) ama kavramın devamlılığı olduğunu varsaysa da, adı üstünde, bu bir varsayım. Bu konu bilimsel olarak araştırılmaya muhtaç. Bu projede amacımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüz yılına güvenlik kavramı penceresinden bakarak kavramsal geçişler ile siyasi dönüşümler arasındaki ilişkiyi daha derinlemesine anlamak. Proje kapsamında, Reinhart Koselleck’in geliştirdiği ‘kavram tarihi’ (begriffsgeschichte) yaklaşımını benimseyeceğiz.

Program:

Pınar Bilgin (Bilkent Üniversitesi, proje yürütücüsü), projenin ve ekibinin tanıtımı
Gülşah Çapan (Erfurt Üniversitesi, proje yurtdışı danışmanı), “What is conceptual history and its contribution to the study of politics?”
Pınar Bilgin, projenin literatürdeki yeri ve ilk bulgular